Thick as a Brick: 40 sene, iki albüm, tam macera!

23 Kasım tarihi Ian Anderson ve flütünü tek ayak üstünde üfler iken seneleri devire devire yarattığı Jethro Tull'ı bir kez daha İstanbul'da ağırladığımız tarih olacak. Bu ziyarette Ian Anderson's Jethro Tull adıyla, Volkswagen Arena'ya geliyor efsane sıfatını tam manasıyla hak eden efsanevi grup. Efsane. Evet. Her şeye efsane ve kült yakıştırması yaptığımız çağda Jethro Tull gerçeği bunun. 

Bu defa konser Kod Müzik ve Pozitif işbirliğiyle gerçekleşecek. Biletleri neredeyse tüm dijital bilet platformlarında bulmak mümkün. Peki bu başlıktaki 40 sene, Thick as a Brick mevzusu nedir derseniz, anlatayım 'anlatıcı' sıfatıyla, okumanız dileğiyle...

Bir varmış bir yokmuştu, Ian Anderson bundan 12 sene evvel en az Jethro kadar (ilk ismiyle hitap samimiyeti) ünlü ve efsanevi albüm Thick as a Brick'e bir devam bölümü, bir devam albümü yapmak istemişti. İşte bu okuyacağınız yazı bu vesileyle o zaman yazılmış, ve yayımlanmıştı. O zaman da yine bir konser vardı ufukta. Yazının bendenizden ilk çıkan yayına hazır, fakat ayar çekilmemiş halini bi' nevi mecmua'ya yüklüyorum. Zaman mekan algımız karman çorman olmasın diye de 40. seneye özel yazılmış zaman belirten kısımlarını güncelliyorum. Maksat Jethro Tull konuşalım, okuyalım, dinleyelim. Bu arada sitede bir de Ian Anderson röportajı mevcut. Tam da şurada.

Jüri, ‘Küçük Milton’u tartışmaların ardından diskalifiye etti. Edebi Terakki ve Gestasyon Cemiyeti (SLAG), 8 yaşındaki Gerald ‘Küçük Milton’ Bostock’a layık gördüğü ödülü, geçtiğimiz Pazartesi gecesi Gerald’ın ödüllü şiiri ‘Thick As A Brick’i BBC’de okumasının ardından gelen tepkiler ve tehditler üzerine geri aldığını açıkladı.

Haber, St. Cleve Chronicle gazetesinin 7 Ocak 1972 tarihli nüshasından. Küçük Milton lakabı yakıştırılan Gerald Bostock’un, televizyon ekranlarından uygunsuz ve küfürlü konuşması resmen bir skandala sebep olur. Edebi Terakki ve Gestaston Cemiyeti tarafından heyecanla karşılanıp, ödüle layık bulunan ‘Thick As A Brick” isimli şiiri derhal diskalifiye edilir.

Yerine 12 yaşındaki Mary Whiteyard’ın Hristiyan ahlakına methiyesi “İsa, küçük çocukları kurtarmak için öldü” isimli şiirine takdim edilir. Bu arada Gerald’ın yaşının da 8 değil 10 olduğu ortaya çıkar. Tüm bu olan biten, bir rock şarkısına konu edilebilecek, hatta belki beyazperdeye uyarlanabilecek ilginçliktedir. Tabii, eğer hepsi zaten Jethro Tull’ın, daha doğrusu Ian Anderson’ın zekasının ve hayalgücünün bir eseri olmasaydı.

 

52 sene önce vaziyet
1972 baharı rock’ın müzikal yeteneklerinin sınırlarını sonuna kadar zorladığı günlere sahne olmaktadır. Progresif rock adı altında, şarkı sözlerinden kapak tasarımlarına, kullanılan enstrümanlardan kılık kıyafetlerine popüler rock’ın pek yaklaşmadığı temalarla haşır neşir müzisyenlerin başrolde olduğu zamanlardır. 
45’lik olarak yayımlanması akla bile getirilemeyecek uzunlukta kompozisyonlar, birer klasik besteci itinasıyla yapılan düzenlemeler ve hepsi birer gövde gösterisine dönüşen konserler. Kısacası, beş yıl kadar sonra gelecek punk’ın nefret ettiğini bas bas beyan edeceği neredeyse her şey. 
Belli bir konsepti, görsel ya da işitsel kalıbı tek bir albümle sunma egzersizleri The Beatles’ın kapağı ayrı kendi ayrı güzel “Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band”i ve The Who’nun “Tommy”si gibi ticari anlamda da karşılığını rahatlıkla bulabilmiş albümlerle başlar, onlardan cesaret alır.


Genesis, Peter Gabriel’lı ideal kadrosuyla “Nursery Cryme” kaydetmiş, “Foxtrot”a hazırlanmaktadır. Emerson, Lake & Palmer ilk iki albümlerinin ardından gelecek “Trilogy”nin peşindedir. Yes, tuş ihtiva eden çalıgıların sorumlu müdürlüğüne Rick Wakeman’ı getirmiş “Fragile” ile tam kıvamı tutturmuş bir sene sonra işleri iyice büyütecekleri “Tales From Topographic Oceans”ın sinyallerini vermektedir. David Bowie, Ziggy Stardust’lığa ‘soyunmuş’, mars’tan gelen örümcekleriyle harikulade şarkılar yazmaktadır. Peki Pink Floyd? Pink Floyd'u unuttu mu bu satırlar? Hayır elbette. Pink Floyd da “Dark Side Of The Moon” kayıtlarına başlamak için gün saymaktadır o sıralar. 

Bir yanda da Ian Anderson’ın müzikal liderliğinde folk’u caz ve blues’la bulayıp klasik müziği de kesinlikle es geçmeden rocklaştıran, Anderson’ın mitolojik bir figür edasıyla çaldığı flütünün de etkisiyle pek çok akranının arasından hemen sıyrılan Jethro Tull'u ve albümsel faliyetleri vardır. 
Gitarist Martin Barre’nin 1969 bir daha hiç ayrılmamak üzere gruba katılmasıyla birlikte Jethro Tull iyiden iyiye progresif rock sınıfına dahil edilen albümler kaydetmektedir.


Gerald diye bir çocuk 
1971 baharında “Aqualung”la o güne kadarki en başarılı işlerine imza atar grup. 
“Locomotive Breath”, “Cross-eyed Mary” ve tabii o duyar duymaz tanıdığımız gitar riff’iyle gelmiş geçmiş en iyi albüm açılış şarkılarından “Aqualung”u ihtiva eden albüm, pek çok müzik yazarı ve dinleyici tarafından hemen “konsept” bir albüm olarak değerlendirilir. Evet, albümün etrafına inşa edildiği bir fikir vardır ama Ian Anderson ve grup bu konsept etiketine kesinlikle karşıdır. “Aqualung”ın konsept bir albüm olmadığına verilebilecek en iyi yanıtın gerçekten bir konsept albüm kaydetmekle mümkün olacağına kanaat getirirler. Ama bunu bildiğimiz anlamından epey farklı, ‘konsept albüm’ fikriyle fena halde dalgasını geçen bir albümle yapmak vardır akıllarında.

 

44 dakikalık tek bir şarkı 
Gerald Bostock adındaki “şair ruhlu” çocuğun ortaya çıkışı (doğumu da diyebiliriz pek tabii) da böyle olur. Gerald’ın kaleminden çıkan “Thick As A Brick” şiiri, 33’lük plak formatının zorunluluğu olarak mecburen iki kısma ayrılacak 44 dakikalık tek bir şarkıya dönüşecektir. 
Nüktedan, Anderson’ın tabiriyle Monty Python-vari bir fikirle başlar her şey; ‘tüm konsept albümlerin anası’ olacaktır “Thick As A Brick”. Pek çok müziksevere göre gerçekten öyle de olur. 
Albümün kapağının da ihtiva ettiği notalardan aşağı kalır yanı yoktur. Kurmaca kahramanımız Gerald’ın katıldığı yarışma vesilesiyle başından geçenleri tüm detaylarıyla anlatmaktadır. 
Tipik bir yerel gazete formatında tasarlanan St. Cleve Chronicle’ın son halini alması kayıt sürecinden daha uzun süren sayfalarına göz atmak en az albümü dinlemek kadar ilginç bir deneyim vaat eder. Albüme dair “çirkin ritim değişiklikleri” ve “banal enstrümantal pasajlar” gibi cümleler sarf eden bir kritiğe de yer vererek müzik yazarlarının işini kolaylaştırmaktan da geri durmazlar.


40 sene sonra 
Gerald Bostock artık 50 yaşına gelmiştir. Ian Anderson, babacan bir sorumlulukla Gerald’ın “yaş gününü” yeni bir albümle, yeni bir “Thick As A Brick”’le kutlamaya karar verir. Öyle ya, 40 yıl öncesinin küçük Gerald’ı bugün nerededir, ne yapıyordur? 
Çeşitli ihtimaller vardır Gerald’ın yaptığı seçimler, aldığı kararlar, başarıları ve hayal kırıklıkları doğrultusunda hayatın onu sürükleyip getirdiği noktaya dair.

Mesela Gerald sınır ötesi görevlerde ömrünü tüketen bir asker olabilir mi? Mümkündür. Peki, evsiz bir eşcinsel olabilir mi? O da mümkündür. Bir banker? Neden olmasın, kader onu bir banker de yapmış olabilir.
Belki de Gerald artık bugün dinibütün bir vaizdir, ya da belki de gayet sıradan bir vatandaş? Evet, ikisi de olabilir. Peki tüm bunlar Ian Anderson’ın kendi adıyla yayımladığı albümlerin en Jethro Tull tınlayanı olarak 54 dakikada anlatılabilir mi? 
Kesinlikle evet, kader Ian Anderson’a pekala bunu da yaptrmış olabilir.


İlk albümü utandırmıyor
Tam adıyla “Thick As A Brick 2: Whatever Happened To Gerald Bostock” işte böyle bir albüm. 
İlkinin tam 40 yıl ardından, 2012 Nisan'ında piyasaya çıktı. Canlı çalınmaya daha müsait, ilkine kıyasla çok daha doğrudan, kolay algılanabilir bir müzikal yapıya sahip. 
Sözsel anlamdaysa şarkılarıyla hikayeler anlatmayı iyi bilen Ian Anderson’ın alamet-i farikası numaraları bolca barındırıyor. Bir rock klasiği değil, ama hiçbir şekilde ilk albümü de utandırmıyor. Aradan geçen zaman tahmin edeceğiniz üzere, St. Cleve Chronicle’ı da değiştirmiş, www.stcleve.com adresinden hizmet veren bir internet sitesine evrilmiş gazete. 
Müziğe eşlik edecek keyifli bir okuma seansı iddiasıysa hala geçerli.

Yorumlar