Çirkin kapak altından çıkan iyi müzik
Albüm kapakları kadim bir kültür olma yolunda yüksek internet hızıyla ilerliyor. Yeni bir kuşak, yeni dinleme alışkanlıkları ile geldiğinde albüm kapağı, kaset kapağı diye bildiğimiz, öyle öğrendiğimiz şeyler ‘Spotify görseli’ gibi isimlere sahip olmaya başladı. Zamanlar değişiyor, değişirken de kendi kavramlarını yaratıyor. Dijital platformlar iki üç yılda bir albüm yapmak yerine sürekli, mesela ayda bir, yeni bir ürününüzü dinleyiciye sunmanızı bekliyor.
Çok şarkı var, az kapak tasarım var. Bandcamp ya da Spotify gibi ortamlarda vakit geçirdiğinizde herhangi bir Instagram paylaşımının da pekala albüm ya da single (ya da tekli) kapağı olabildiğini görüyorsunuz. Bu bir tavır, bir duruş ise ne güzel. Fakat çoğunlukla ‘şarkı çalarken orada görünsün işte bir şeyler ‘ der gibi oldubu kapak işleri.
Albümlerin fiziksel kopyalarını edinmenin normalimiz olduğu vakitlerde, elinizde tuttuğunuz objenin görsel tarafının da size hitap etmesi bir kıstastı. Bazılarımız için daha önemli bir ksıtastı. Kapağından beğenip içinden ne çıkacağını bilmeden edinilen albümler vardı. Hâlâ var. Lakin şimdi bir plak 500-600 lira (ortada CD kalmamış, kasetler yeni yeni tekrar basılır) iken sırf kapağı güzel diye bir albüm satın almak zor. Epey zor.
Hâl böyleyken, İngiliz grup Dry Cleaning’in yeni albümünde kapak ‘görseli’ olarak tercih ettiği sabun üstü kıl, tüy, saç konsepti ilginç bir durum yaratıyor. Zira günün çok kullanılan kelimesiyle ifade etmek gerekirse, tetikleyici bir görsel var albümün kapağında. İğrenme duygusunu, temizlik ve hijyen içgüdülerimizi tetikleyecek bir şey. Hatta annelerimizden birazdan azar işiteceğiz gibi bir ezberi de tetikleyecek cinsten sabunu öyle bıraktığımız için. “Ama anne bak Dry Cleaning yazdım sabuna” desek de para etmeyecek, terlik gelecek. Öte yandan tabii ki gayet punk, ve de dikkat çekici.
Her ne kadar Dry Cleaning müziğinde punk’la alakalı kullanacağımız ilk ifade post-punk olacaksa da albüm kapağı çirkin, pis kabul edilen bir görüntü üzerinden dikkatimizi talep ettiği için, punk. Aynı cümle içinde sürekli punk dedirttiği için de resmen terbiyesiz! Fakat bunun konuyla alakası yok.
Şu satıra kadar minimum müzik maksimum kapak konuştuk. Hiç bozmadan bu düzeni, yazıyı böylece bitirmek de çok punk olabilirdi. Fakat işte yukarı bakınız ‘Müzik Kutusu’ yazıyor. O vakit illa ki bir Dry Cleaning ne yapar, şimdi açıp dinleseniz ne duyacaksınız bundan bahsetmek gerekiyor. Efendim, Dry Cleaning sinematik diyeceğimiz bir müzik yapıyor. Ecnebilerin ‘spoken word’ dediği, yani şarkı söylemektense, biraz şiir okur gibi, ama daha çok konuşur gibi, hatta günümüze daha uygun şekilde tanımlarsa bir podcast gibi vokaller işitiyoruz.
Dry Cleaning’in solisti Florence Shaw bize anlatıyor. Grubun diğer üyeleri de çalıyor. 3-4 dakikalık kısa pasajlardan oluşan müzik baskın bir filmi gözlerimiz kapalı izliyormuşuz gibi bir his. Müzikal manada serbest salınım yapıyorlar farklı türlere göz kırparak şarkılarını yazıyorlar. O şarkıları hizada tutan da Florence Shaw’un sesi ve hikaye anlatıcılığı. ‘Türkçe dil desteği yok, o yüzden 1 yıldız veriyorum’ çağında, sözlere ekstra dikkat kesilmemizi talep ediyor bizden Dry Cleaning. Ama Ferhan Şensoy’dan biliyoruz ki İngilizce bilmeden de seviyorum diyebiliyoruz.
Dry Cleaning’in şarkılarında kurduğu çadır, dil bilmeden de kendi hikayenizi yazabileceğiniz bir kapsama alanına sahip. PJ Harvey’den tanıdığımız, onun albümlerini birlikte kaydettiği prodüktör olarak hafızamıza yazdığımız John Parish’in de bunda payı büyük. Zira iki albümünü de Parish’le kaydetti Londralı dörtlü.
Yorumlar