Dün, bugün belki de yarın
İlk albümünün çıkışından bu yana 40 sene geçen Duran Duran 2021 albümleri “Future Past”ta, Erol Alkan, Mark Ronson ve Giorgio Moroder gibi prodüktörler eşliğinde geçmişleri ile gelecekleri arasında bağ kurmaya çalışıyor.
Hanımlar beyler, duranlar ve durmayanlar... Duran Duran ilk albümünün çıkışının 40. senesini kutluyor ve kim bilir bu süre içinde memleketimizde Duran Duran ismiyle kelime oyunla kaç espri yapılmıştır. Bir taneye daha yer var mı biraz şüpheli, fakat, fakat artık yaptı bile bu satırlar. İdare ediveriniz lütfen.
40 sene evvel Duran Duran ilk albümünü çıkardığında müzik dünyası disko çağını geçirmiş, punk ateşini yakmış, post punk’a doğru meylediyordu. Bir taraftan da Kraftwerk’in İngiltere konserini izlemiş bir dizi genç sima synth-pop diye anımsayacağımız ve hala neredeyse birebir kopyalarını yeni grupların yaptığı müziğe akın başlamıştı. Üç Taylor (Roger, John ve Andy) ile bir Nick (Rhodes) bir de Simon (Le Bon) kadrosuyla zuhur eden Duran Duran, kült film Barbarella’dan gelen isimleri ve yakışıklı tipler olmalarıyla hemen dikkat çekmişti. Hayır, hayır, esasen müzikleriyle dikkat çekmişlerdi. Ama görüntüleri de fena değildi. Az oda duvarı süslemedi posterleri. 90’larda ‘boyband’ dediğimiz şeyle, 2000’lerde Kpop gruplarıyla aşık atacak cinste bir beşliydi Duran Duran. Fakat ciddi bir de fark vardı, grup müziği yapıyorlardı. Gitarlar, baslar, tuşlu çalgılar, davullar. O kıvam ve iyi şarkılar, MTV’nin yepyeni bir dünya yaratıp müzik televizyonu kavramını ortaya attığı günlere biçilmiş kaftandı. Bizde de bir kuşak TRT ekranlarından, Hey dergisinden Duran Duran’la tanıştı. Pek de sevdi kendilerini. Sabah okula gitmeden evvel TV’de “Wild Boys” klibi görmüş, onu izleyip evden öyle çıkmış bir kuşak yetişti.
Duran Duran’da önce Taylor’lar eksildi. Akraba olmasalar da aynı soyadına sahip bu Taylor’lardan sadece John kaldı grupta. Simon Le Bon, Nick Rhodes ve John Taylor’dan mürekkep üç kişilik menü “Notorious”la başlayan başka bir Duran Duran çağını açtı. 80’leri de öyle kapattı. 90’lara adımlarını biraz sarsak attılar fakat ‘93 imalatı ve kendi adlarını taşıyan, lakin kapağındaki fotoğraf itibarıyla “The Wedding Album” (Evlilik Albümü) olarak anılan albümleri “Come Undone” ve “Ordinary World” gibi iki büyük hit çıkardı. Sonra biraz onun ekmeğini yediler, 2000’lere de Taylor’ların gruba geri dönüşüyle ilk çeşliye geri dönüşle başladılar 2004’te. Sonra ‘eh işte’ bir albüm (Red Carpet Massacre), gayet iyi bir albüm (All You Need Is Now) ve bir başka idare eden albüm (Paper Gods) geldi.
“Future Past”, İngilizce öğrenirken bir ‘tense’ olarak hafızalara kazınan terimi kullanıyor başlık olarak, gelecek ve geçmişle alakadar, Duran Duran müziğinin geçmişi var albümde, sevdiğimiz özellikleri, ve bir de gelecek var. Aslında belki bugün var demek daha doğru olur. Duran Duran’ın günü yakalamak isterken, elinden iyi bir albümü kaçırdığına periyodik olarak denk geldiğimiz için “Future Past”a da temkinli yaklaşıyoruz. Fakat, görünen o ki, bu kez ellerinden kaçırmamışlar. Bunda yıldız prodüktör diye tabir edeceğimiz isimlere şarkılara emanet edişleri başrolde tabii. Mark Ronson ve Giorgio Moroder hemen dikkat çekiyor. Ama Simon Le Bon’un söylediklerine bakıırsa albümün esas prodüktörü Erol Alkan. Bir de tabii gitarist olarak bu albümde sanki bir Duran Duran üyesi gibi mevzuya dahil olan Graham Coxon var. Blur’den tanıdığımız, Damon Albarn’dan sonra Blur kadrosunun adından en sık söz ettiren kişisi, “Future Past”ta Duran Duran ile çalışmış. Duran Duran’ın dönemlerinden öğeleri işiteceğimiz bir albüm var karşımızda. “Invisible” 80’ler sonundaki Duran Duran mesela. “MORE JOY!” ise mesela grubun ilk yıllarını anımsatıyor ritim yürüyüşüyle. “Anniversary” keza, Duran Duran’ı sadece bir pop fenomeni değil, kıymetli bir grup da yapan öğeleri taşıyor. Albümün adına uygun olarak bunlar güzelce güne, ve geleceğe taşınmış.
- Duran Duran’ın 1993’te ikinci bir bahar yaşarken Türkiye’ye gelip Çeşme’de verdiği konser, Youtube’da artık tarih olmuş, fakat bir kuşağın gayet iyi hatırladığı Kanal 6 logosuyla bulunabiliyor.
- Prenses Diana sıkı bir Duran Duran hayranıydı.
- Simon Le Bon ve denizcilik, Kraliyet Donanması tarafından kurtarılmak gibi istisna durumlar içerse de, aslında yarışmalarda derece aldığı, sadece grubun kliplerinde teknelerin rol almasından ibaret olmayan bir ikili.
- Devil May Cry, oyun dünyasının kült serilerinden. Oyunun yaratıcısı Hideki Kamiya, baş karakter Dante’yi yaratırken John Taylor’dan ilham almış.
- Louvre Müzesi’nin o meşhur piramidinde 2008’de verdikleri konser vesilesiyle Louvre’da çalan ilk pop grubu ünvanına sahip Duran Duran.
Yorumlar