Aşk bizi ayırıncaya dek
Aşka dair belki de en somut veriyi bize takdim eden şarkılardan biri, Joy Division’un her daim akıllarda, çalma listerinde, en iyiler sıralamalarında yeri hazır şarkısı “Love Will Tear Us Apart” bu yaz 40 yaşına bastı.
Bir şarkının kaç yıl hatırı var? Kahveninkini biliyoruz, 40 yıl. Peki, bir şarkınınki... “Love will Tear Us Apart”a kahve muamelesi yapar gibi olmayalım, ama onun da 40. yaşını kutluyoruz bu ay. Kutlamak doğru kelime mi, o konu biraz muallak tabii. 40 yıl evvel, 1980’in haziran ayında 45’lik bir plak olarak zuhur etti alemlere “love Will Tear Us Apart”, ve hiç eskimedi.
“Love will Tear Us Apart”tan bahsedebilmek için önce tabii ki Joy Division’dan bahsetmek gerekiyor. Ve hep siyah beyaz kalacak Ian Curtis’ten. Joy division özel bir grup. Bugün post punk olarak tanımladığımız şey nedir sorusuna cevabı bulacağınız grup. Yıllara meydan okumak ve her daim alakalı kalmak. Bu iki sebep başta geliyor. Alakalı kalmak ne demek onu kısaca genişletelim, Joy Division şarkısı dinlediğinizde hiçbir zaman “ne alaka?” demiyorsunuz. Bu tabii o şarkılardan buram buram üzerinize sinen karanlık ve depresif ruh halinden kelli. Karanlık pek değişmiyor yıllar içinde. Yitik bir kahraman olarak Ian Curtis, görsel manada ilham verici albüm kapakları, 45’lik kapakları, kısa fakat gayet öz bir kariyer... Toplamda Joy Division’ı en çok bilinen/sevilen kült grup olabilecek mertebeye getiriyor. Ian Curtis’in hikayesi var, albümlerini yayımlayan plak şirketi Factory’nin ayrı bir hikayesi var, Curtis’ten sonra yola New Order adıyla devam eden Peter Hook, Bernard Sumner ve Stephen Morris’in apayrı bir hikayesi. Bu dallanıp budaklanmış hikaye örgüsü içinde vakit geçirebileceğiniz bir dünya da sunuyor. Haklarında çekilen filmler, belgeseller derken Joy Division tişörtü giyip izlenecek ve dinlenecek koca bir dünya.
Joy Division’un ilk yayımlanan kaydı bir EP, yani kısa albüm. Kapağında Hitler Gençliği’nin kullandığı illüstrasyonlardan birini kullanarak tepki çektikleri bir EP. Fakat bu konuda dönemin punk çağı olduğunu, damara basan kelamlar ile imgelerin gırla gittiğini unutmamalı. Öyle bir dönem ki okyanusun bir yakasında Patti Smith’li, Ramones’li Television’lı haftalık programıyla CBGB’s mekanında acayip şeyler olmakta. Öyle bir dönem ki okyanusun bu yakasında Malcolm Mclaren’ın dizayn ettiği Sex Pistols ve müzik tarihinin en afili figürlerinden Joe Strummer’ı bize veren The Clash punk denen şeyin kitabını yazmakta. Joy Division’un o ilk kısa albümünü dinlerken bile hemen fark ediyorsunuz ileriye dönük etkilerini. Hemen bir örnek, “Leaders of Men”i dinleyin mesela, Sonic Youth ve Nirvana duyacaksınız şarkının içinde.
41 sene öncesinin haziran ayında (evet 40 sene öncesini kısa bir süre için bıraktık bir tık daha geri gittik) ilk resmi Joy Division albümü “Unknown Pleasures” çıktı. FactorY Records’tan. Peter Saville imzalı kapağı bugün hâlâ, ki sosyal medya çağında hatta daha da fazla görünür bir kapak olarak müzik dünyasının klasikleri arasına girdi. Her türlü varyasyonu, tişörtleri vesaire sürekli gözümüzün önünde. “Transmission”, albümün bir parçası olmadığı halde Joy Division’un ilk dönemini (zaten kısacık kariyer ne ilk dönemi? Demeyin lütfen) tanımlamakta kullanılacak ilk öğe. Ve hatta geçirdiğimiz günlere uygun, “Staying in the same place, just staying out the time. Touching from a distance, further all the time.” (aynı yerde kalmak, zamanın dışında kalmak, mesafeden dokunmak, sürekli uzaklaşmak – gibi çevirebiliriz).
1980’in ilkbaharında Joy Division ikinci ve son albümleri olacak “Closer”ı kaydetmekle meşguldü. Ian Curtis’in epilepsi atakları sıklaşmıştı. Stüdyonun tuvaletinde kafasından kanlar sızarken bulunması olağan (desek yeridir) hale gelmişti. Gece kayıt yapmayı tercih ediyordu Ian. Bir yandan da akranları The Stranglers’la konserler veriyorlardı. Ian ilk intihar teşebbüsünü Nisan’da gerçekleştirdi. Mutfakta mevcut bir bıçakla. İkincisinde aşırı doz aldı. Factory Records’un başı Tony Wilson hastaneden çıkar çıkmaz, istirahat, tatil ya da başka bir şey reva görmeyip, Ian’ı yine stüdyoya getirdi. Bitmesi gereken şarkılar, çıkacak bir albüm, kazanılacak paralar vardı. Konserler de devam ediyordu. Fakat Ian’ın devam edecek gücü yoktu. Başarmak için çabaladığı şeye ulaşmış iken, ulaştığı şeyi yapacak takati kalmamıştı. 18 Mayıs 1980 sabahı mutfağında kendini asmış bulundu Ian Curtis. Boşanmak üzere olduğu, fakat boşanmadığı, “Love Will Tear Us Apart”ın sözlerinin de ilham kaynağı eşi Deborah tarafından. Henüz sadece 23 yaşındaydı.
“Love Will Tear Us Apart”, 45’lik plak olarak o Haziran piyasaya çıktı. Bir a y sonra da şarkıyı ihtiva etmeyen, ikinci ve son Joy Division albümü olarak kayıtlara geçen “Closer”. Bu şarkıyı ihtiva etmeme kısmını özellikle vurguluyoruz, zira Joy Division’ın toplama albümleri pek çok sanatçı ya da grubunkine nazaran daha önemli. Tüm bu albümlerde yer almayan şarkıları bir arada ancak öyle bulabiliyoruz. Aklınızda olsun.
Hiç eskimeyen şarkılarla alakalı ilginç bir nokta, bize aksettirdikleri şeylerin, ruh hali olur, ritmik yapısı olur, melodisi olur, sözlerden bir bölüm olur, zamana bu kadar meydan okuyabilme kabiliyetleri. Bambaşka bir dünyada yaşıyoruz 40 yıl evvele kıyasla. Fakat belli ki aslında bir yandan da aynı dünyadayız. Aşka dair yazılmış şarkıları saymakla bitmez, bu bakımdan gayet sıradan da geliyorlar insana bir yandan. Aşka dair olmayanları saymak daha kolaydır hatta. Lakin, “Love Will Tear Us Apart” gibi özel bir an nadiren çıkıyor karşımıza. Başıyla sonuyla, 40 yıldır karşılık bulmasıyla, ilham vermesiyle, kopyalanmasıyla, ezbere bilinmesiyle, yitik kahramanıyla, devam eden mitiyle koskoca bir aşk hikayesi bu da bizzat. Biz ve “Love Will Tear Us Apart” arasında 40 yıldır süren. 40 yıl yazıp duruyoruz, tahmin edeceğiniz üzere şarkı ve akabinde çıkan albüm “Closer” sadece yeni yaşını kutlamıyor, ikisi de yeniden plak formatında basılıyor. Bu aralar daha çok duyacağız yani şarkıyı ve Joy Division’u. Şikayetimiz yok.
3 Film
Konuya vakıflık dozunu artırmak, 40. yıl kutlaması (ya da anması) yapmak üzere bu ay üç film izlenebilir. Biri tabii ki siyah-beyazların piri Anton Corbijn’in çektiği, Sam Riley’in Ian Curtis’ten daha Ian Curtis oynadığı Control. O dönemin en mühim parçası olan Factory Records’u ve şirketin elebaşı Tony Wilson’ı (Steve Coogan canlandırıyor) merkeze koyan, Michael Winterbottom imzalı 24 Hour Party People da ikinci seçenek olsun. Bir de 2007 tarihli, Grant Gee’nin çektiği grupla aynı ismi taşıyan belgesel.
Yorumlar