50 sene evvel, bir nisan günü



Nisan 1970. 
Uma Thurman, Halit Ergenç, Andre Agassi, Diego Simeone, Melania Trump 1970 Nisan’ında doğmuş. Fakat bizi, yani müzikseverleri özellikle ilgilendiren ve bu ay Müzik Kutusu’nda  böyle bir başlık attıran şey şey, doğumlar, yenilikler, müzik tarihinde yeni sayfalar açan güzel gelişmeler değil.
Nisan 1970, tam olarak 10 Nisan 1970, The Beatles’ın bittiği gün. Bir devrin sonu, bir çağın kapanışı, bir fenomenin parçalara ayrılıp bir daha asla bir araya gelmeyişinin resmi başlangıcı.



10 Nisan 1970’de bir röportaj yayımlandı İngiliz gazetelerinde. Bir hafta kadar sonra çıkacak ilk Paul McCartney solo albümü için yapılmış gibi duran. Fakat esasen McCartney’in kendi sorup kendi cevapladığı cinste bir ‘kurmaca’ röportajdı bu. Albümün promosyon çalışmaları için hazırlanmış, perde arkasında da son The Beatles albümü olacak “Let it Be”nin iyice ayyuka çıkan ayrılık rüzgarlarının vücut bulmuş haliydi. Sorular tipik albüm nasıl kaydedildi, neler beklemeliyiz albümden gibi konularla başlayıp “Lennon – McCartney” beste takımı bir daha ne zaman birlikte çalışır, şarkılar yapar bilmiyorum demeye vararak bitiyordu. The Beatles’la kişisel farklılıklar, müzikal farklılar içinde olduğunu söylüyordu Paul. The Beatles’ın aynı zamanda bir ‘şirket’ tarafı da vardı malumunuz, onca kazanılan para, Apple adını verdikleri plak şirketleri vesaire. O konuda da ciddi fikir ayrılıkları içerisinde olduklarını beyan ediyordu. Haber, tahmin edersiniz ki bomba etkisi yarattı.



İşin ilginç tarafı, dört Beatle, John, Paul, George ve Ringo gayet ayrı düşmüş halde olsalar da hiçbiri Paul’un böyle bir karar alıp, lafıyla oyalanmadan bunu deklare edeceğini varsaymamıştı. John’un da The Beatles’la işinin bittiğine dair halet-i ruhiyesi biliniyordu misal. Yeni menajerleri Allen Klein’dan dolayı çok ciddi fikir ayrılığına düştükleri de. Paul’un öldüğüne dair söylentiler çıkmıştı. Göz önünde değillerdi eskisi kadar. Konser vermiyorlardı. 10 yıllık müthiş bir serüven, yine o görkemine yaraşır biçimde dağılmak üzereydi. John ve Yoko diğerlerinden apayrı bir dünya kurmuştu kendilerine. Paul de Linda’sını bulmuştu. İlk solo albümünü hazır etmişti. John halihazırda Yoko ile yaptığı deneysel albümler çıkarmıştı. Ringo, 1970 Mart’ında kendi solo albümünü yayımlamıştı. Sıra Paul’e gelmiş gibi dursa da, hiçbiri Paul’un kurmaca bir röportajla, üstelik tam da “Let it Be”nin piyasaya çıkışı arifesinde gruptan ayrılma işaretini böyle güçlü bir şekilde vereceğini tahmin edememişti. Edememişlerdi zira aralarındaki iletişim yerlerde sürünüyordu. Bir takım halinde işleyen, Liverpool’dan başlayıp Almanya’da palazlanan Britanya’yı uçurup dünyayı ele geçiren o makine gibi işleyen dörtlü epeyce zamandır... epeyce zamandır işlemiyordu.


Ve Nisan 1970’de The Beatles bitti. Evet, “Let it Be” yayımlandı, The Beatles adı plak dükkanlarının vitrinlerini, yeni çıkanlar reyonlarını süsledi akabindeki günlerde. Ama The Beatles o 10 Nisan günü bitti. Aynı zamanda, 60’lı yıllarda o gün bitti desek yeridir. Zira 1970 saçına çiçek takan çocukların, pop art’ın, keyif verici maddelerin, savaşın, savaşa karşı olmanın, özgürlüklerin çağı 1970’le birlikte başka bir güzergaha meyletti, kahramanlarını tek tek kaybetti. Simon & Garfunkel son albümünü çıkardı o senenin hemen başında. Jim Morrison, The Doors’la son konserine çıktı. Ertesi sene de Paris’teki otel odasında ölü bulundu. Jimi Hendrix 18 Eylül 1970’de Janis Joplin de 1970’in 4 Ekim’inde bu dünyadan ayrıldı. 1970 ne müzik dünyasına, ne de 60’lı yılların ikinci yarısında kurulan hayallere iyi gelmedi. The Beatles dağıldı ve hiçbir şey eskisi gibi olmadı.





Yorumlar