Sana çektiğim kaset duruyor mu?


Sana çektiğim kaset duruyor mu?
Attın mı onu, yoksa saklıyor musun hâlâ bir yerlerde.
Saklıyorsundur belki. Bir kolinin içinde falan. Evden eve taşınırken o da gelmiştir seninle, sen farkında olmadan. Bunca sene sonra hâlâ seninledir yakınında bir yerde, en farkında olmasan dahi.
Hatırlıyor musun onu verdiğim günü?
Otobüse binerken sen, eline tutuşturmuştum.
Öyle süslü bir kapağı falan yoktu.
Raks kaset, kasetle birlikte gelen o kutunun içinden çıkan standart kağıt.
Oraya şarkıların adlarını yazmıştım.
Arada birkaç harf hatası vardı.
Düzeltmemiştim, düzeltirsem karalamalar kötü görünür diye.
Sana herhangi bir şeyim kötü görünecek diye aklım çıkıyordu, beğenmekten vazgeçersin beni diye.
Ya da bir şey deyiverirsin de ben senden soğurum diye.
Sırf o yüzden karışık kasette alt sınırı tutturmaya çalışmıştım, 46’lık kasede çekmiştim şarkıları.

İşin kötüsü ne biliyor musun,
hangi şarkılar vardı kasette hatırlayamıyorum. Hayal meyal birkaç bir şey gözümün önüne geliyor. Birlikte dinlediğimiz şarkılardan koymuştum. Ona eminim. Senin sevdiğin şeyleri öğrenmiştim, seveceğini tahmin ettiğim birkaç şarkı da vardı.
Az bilinir şeyler. Onları sevdiğinde, sadece benimle özdeşleşsinler istediğim şarkılar. Hayat boyu benden sana kalacak şarkılar. Kaldılar mı acaba, hâlâ bir yerlerde kulağına çalındığında aklına geliyor muyum acaba, hafif hafif doluyor mu gözlerin mesela... Yoksa çalan şarkıyı ne kadar sevdiğinden bahsediyorsun yanındaki her kimse ona, ama o şarkı sana ne zamandan, kimden yadigar anısamıyorsun bile mi...

Hüzünlü, ağlak şarkılarla doldurmuşsun bunu deme diye tempo tutabileceğin, dinlerken ayağını sallayıp eşlik edeceğin şarkılar da koymuştum kasede. Beni düşünürken illa surat asmanı istediğimi sanma diye. Bak onu da hatırlıyorum. Acaba şimdi o şarkılardan biri çaldığında yine tempo tutuyor musun? Belki de kızınla birlikte dans ediyorsunuzdur o şarkı çaldığında. Sahi, kaç yaşında oldu? Ne düşüneceğimi kestiremediğim, ne hissederim bilemediğim için bakmaya korkuyorum sayfana, koyduğun fotoğraflara.
Orada bir yerde olduğunu bilmek, hayatının hiç de fena gitmediğini bilmek iyi geliyor. O kadarıyla da yetinmeye çalışıyorum. Dahası zor. Fazlası zarar bana.

Ama o kaset hâlâ duruyor mu bilmek güzel olurdu. Sana çektiğim o kaset. Adı da vardı, ingilizce bilmemizin verdiği yetkiyle koyduğum bir ad. Neydi... Hefner’in şarkısı mıydı... Evet, o şarkıydı herhalde. Aslında başka bir şey yazacaktım kaset sırtına, uzunca bir cümle, bir uzunca dize, şairene bir şey. Ama Hefner’in şarkısı zaten bizzat uzun bir cümlemiz gibiydi. Onu yazıverdim, iki kelime: Don’t Go. Gitme. Gittin.

Yorumlar