Gel yine uzaklara gidelim


Norah doğduğunda babası Ravi Shankar 59 yaşına basmak üzereydi. Yıllardan 1979, aylardan Mart. Ravi Shankar, özellikle de The Beatles (ve yine özellikle sakin 'Beatle' George Harrison) vesilesiyle popüler müzik kültürünün sitar denince akla ilk gelen ismi haline geleli epey oluyordu. Saçına çiçek takan kuşak, Woodstock halet-i ruhiyesi, doğu kültürüne ve felsefesine duyduğu ilginin verdiği merakla onu da bağrına bastıkları arasına katmıştı. Sadece popüler müzik dünyası değil oğluna Ravi adını veren John Coltrane gibi caz aleminin has isimleri de. Norah Jones kısalığındaki adına çok daha fazla aşina olduğumuz Geetali Norah Jones Shankar, sitar üstadının 'fırtınalı' tabirini kullanarak bu satırları magazin kuşağına çevirme riskini de alarak tabir edebileceğimiz kalbi mevzularının birinden, Amerikalı konser organizatörü Sue Jones'la birlikteliğinden dünyaya gelmişti. İşin daha 'magazin' boyutu, Ravi Shankar'ın Norah'dan hemen iki yıl sonra bir başka ilişkisinden Anoushka adını koyacağı bir kızı daha dünyaya gelecekti.


10 Şubat 2013'te 55. kez takdim edilen Grammy Ödülleri'nin pırıltı töreninde ilginç bir aile buluşması da gerçekleşir. Henüz birkaç ay önce hayata veda eden Ravi Shankar'a, Grammy ödüllerini belirleyen akademi 'yaşam boyu başarı' ödülü takdim eder. Ravi Shankar aynı zamanda dünya müziği kategorisinde da adaydır. Kategorideki adaylar arasında bir başka Shankar soyadı daha dikkat çeker. Flamenko ile geleneksel Hint müziğini buluşturma gayretine girdiği albümü “Traveler”la Ravi kızı Anoushka da adaydır Grammy'ye. Anoushka, dünya müziği kategorisindeki ödülü babasına kaptırır tahmin edeceğiniz üzere. Ama bir başka güzel an yaşar törende. Diğer Grammy gediklisi Shankar, üvey kardeşi Norah Jones'la beraber babalarının hayat boyu başarı ödülünü almak üzere sahneye çıkar. İki farklı dünyada yetişmiştir Anoushka ve Norah, birbirlerini 20'li yaşlarına dek görmemişlerdir. Yine de babaları ortak noktalarıdır. Her ne kadar çocuklukları baba Shankar'ın şartlar gereği birinden biriyle olmaya mecbur kalmasıyla şekillense de.


'Tam bir külkedisi'

2002 yılında Norah Jones adını ilk kez duyduğumuzda, “Come Away With Me” deyişinin ardına takılıp onun sesi ve piyanosuya uzaklara gittiğimiz o günlerde, Norah hakkında öğrendiğimiz ilk malumat babasının kim olduğuydu. Oysa Norah, Teksas'ta annesiyle birlikte büyümüş 9-10 yaşlarından sonra uzun süre babasıyla irtibatı kesilmiş bir genç sanatçıydı. Bu öyle bir irtibat kesikliğiydi ki onun için, ilk albümün başarısı vesilesiyle kapısına dayanan gazetecilere, önce baba Shankar hakkında soru sormamaları tembihleniyordu. Bugüne kadar 30 milyona yakın bir satış rakamına ulaşan ilk Norah Jones albümü “Come Away With Me” o senenin Grammy'lerinde de 'şampiyon'du. Ve Norah ödül kabul konuşmasında tek kelimeyle dahi olsa baba Ravi Shankar'a teşekkür etmemişti. Bu konu ona sorulduğunda albümün hazırlanışında annesinin öncelikle desteğini hissettiğini, babasının herhangi bir katkısı olmadığını bu yüzden ona özellikle teşekkür etme ihtiyacı duymadığını söylüyordu. Nereden nereye, aynı Norah Jones yaş aldıkça, zamanla önce Anoushka'yla tanıştı, babasıyla tekrar normal sayılabilecek bir ilişki kurdu ve hatta az önce anlattığımız gibi 2013'te iki kardeş babaları adına ödül teslim aldı. Hayat bazen böyle, hatta tam da böyle.



Norah Jones'un ilk albümüne sihirli dokunuşuyla albümü katbekat iyi kılan Arif Mardin 2002'de Milliyet'e verdiği röportajda Norah için “Tam bir külkedisi gibi. Tüm bunlara 'Nereden, nasıl geldi benim başıma?' der gibi bakıyor.” demişti. Böylesi bir samimiyet vardı Norah Jones'ta, sesi ve yeteneği dışında dinleyenleri en çok yakalayan tarafı da buydu. Bu 'şov dünyası'ndan değil gibiydi. Güven veriyordu, bilgelik manasında değil de, ihtiyaç anında orada olacağına emin olacağınız cinste bir güven. Huzur verişi sesinin avantajıydı. Amerikan müzik kültürünün, cazın ve blues'un, ve hatta country'nin içinde büyüyüşü, ama bir yandan da genlerinden gelen bir uzaklara ait olma hissi vardı üzerinde. Müzik endüstrisine de uzaktı. İlk albümü 1 milyon satış barajını geçtiğinde, albümün promosyonu için bir video daha çekmek isteyen plak şirketine “ne gerek var, neden insanları sıkboğaz edelim” minvalinde bir karşı çıkışta bulunabilecek kadar.


Kendi köklerine dönüş

Fakat Norah Jones'un huzurlu, sakin müziği ilk albüm sonrasında ayağına dolanan da ilk şey oldu. Önce biraz formülize bir ikinci albüm geldi, “Feels Like Home” ilk albümün gölgesinde kaldı. Üstelik üzerine yapışan 'kahve yanı şarkıları' imajı ufak ufak önemsenmeyişine yol açtı. Norah da ağır ağır 'cazsı' taraflarını müziğinin terketmeye, country'ye, modern zaman folk'una göz kırpan işlere meyletti. Wong Kar-Wai fimi My Blueberry Nights / Benim Aşk Pastam ile beyazperde boy gösterdi. 2009'da çıkan “The Fall”da kendi hayatını başrolde oynattı, yaşadığı ayrılığı şarkılarına döktü. Bu arada The Black Keys, Gnarls Barkley ile tanınan Danger Mouse'la “Little Broken Hearts” albümü için çalıştı. Green Day'in elebaşı Billie Joe Armstrong'la geleneksel Amerikan şarkılarını ve Everly Brothers klasiklerini seslendirdikleri bir düet albümü kaydetti. Babaları adına ödül aldıkları sene, kardeşi Anoushka'nın yaptığı albümü sesiyle katıldı. 2014'te tam bir kovboy kız (cowgirl de denebilir) düzeneğine geçip iki kadın müzisyeni de yanına katarak Puss n Boots adı altında Johnny Cash'ten, Neil Young'dan dinlemeye alışkın olduğumuz şarkıları yorumladı.

Bugün artık iki çocuk annesi, kedisinden vazgeçmeyen, müzik endüstrisinin tam göbeğinde ama aynı zamanda bir şekilde her daim birkaç adım dışında 40'ına merdiven dayamış bir müzisyen Norah Jones. Son albümü “Day Breaks”e dair aklımızda tutmamız gereken ilk özellik, Norah'ın 2002'den bu yana ilk kez belki de piyanosuyla başbaşa kalarak hazır ettiği bestelerini dinleyecek olmamız. O ilk albümündeki 'gel uzaklara gidelim' davetini yineleme niyetinde. Albümün lanse edilişi de köklerine dönüş vurgusunu ihtiva ediyor bolca. Yani tıpkı ilk albümdeki gibi yumuşak ama yoğun caz bazlı havayı soluyacağız dinlerken yeni Norah Jones şarkılarını. 12 şarkılık albümde birer Neil Young, Horace Silver ve Duke Ellington yorumu mevcut, diğer şarkılarsa Norah Jones besteleri. Albümün caz bazlı havasını kuvvetlendirmek üzere kayıtlarda hazır bulunan isimler de göz alıcı. Saksafon piri Wayne Shorter, 74 yaşındaki 'tuşlu çalgılar' uzmanı Lonnie Smith, caz basının has isimlerinden John Patitucci ve ihtisasını davul üzerine yapmış Brian Blade. Efsane sıfatını hakkıyla taşıyan plak şirketi Blue Note etiketini taşıyacak albüm, Norah Jones'u o ilk sevme sebebimizi bir kez daha hatırlatacak, caz ile kolay dinlenebilir müzikler arasında kurduğu yetkin bağı bir kez daha anımsatacak. Ne dersiniz, gidelim mi uzaklara?


Yorumlar