Hadi Clapton Gene Yap!


Hiç Eric Clapton'ı sevmeyen bir müziksevere denk geldiniz mi? Ya da Eric Clapton adını hiç duymamış bir müziksevere? İstisnalar, bir yolunu, bir sebebini bulup 'Clapton mu, bırak ya'cı birilerine denk gelmiş olabilirsiniz. Hatta belki siz de “Wonderful Tonight”, “Tears In Heaven” ya da “Cocaine”den başka, en fazla bir kaç Clapton şarkısı veya yorumu ile gitarın 50 yılı aşkın zamandır büyük ismi olmayı bilmiş müzisyene belli bir mesafeden fazla yaklaşmayanlardansınızdır. Bu gayet mümkün, hatta Clapton övgülerini sıra sıra dizip ancak bir en iyiler derlemesi kadar şarkısını bilenlere kıyasla daha dürüst olduğunuz için kutlanabilirsiniz.

Bugün artık 71 yaşına gelmiş müzisyene dair, öyle her müzisyenin başına gelmeyecek cinste, bir her daim övgüyle anılma tarihi var. Hayır, tabii ki genç yaşından beri övgüyle anılan tek gitarist, tek müzik insanı Clapton değil. Ya da kötü bir iş ortaya koyuduğunda bunun görmezden gelinip, eleştirilmemesi gibi bir kıyak da söz konusu değil. Bahsettiğimiz 'her daim övgüyle anılma' eleştiriyi ailemizden biriymiş gibi yapma ihtiva ediyor, hani 'bu kez pek olmamış ama eminim bir sonraki daha olacak' cinsi sırt sıvazlama, sahiplenme ve destek içerenlerden.




The Yardbirds'ün genç gitaristi, ki rock tarihinin gitaristler bakımından en iyi okulu ve en şanslı grubu olarak anılabilir bünyesinden Jeff Beck ve Jimmy Page'in de geçtiğini hatırlarsak, Clapton adının kulaktan kulağa hızla yayılmaya başladığında takvimlerin yıl hanesini 1963'ü gösteriyordu. O her ne kadar ilk yaptığı kayıtları dinlediğinde ne kadar 'sarsak' çalıyormuşm dediğini hatırlasa da, Amerikan blues'unu sabah akşam dinleyerek, gitarıyla şarkıları öğrenmekle geçen ergenliğinin o farkında olmadan yeteneğine kattığı stili duyanlar havada kapıyordu.


Tanrının altı teli

Blues'a öyle sıkı bağlıdır ki o günlerde The Yardbirds farklı denemelere girişince grupla yollarını ayırmaktan başka çare bulamaz. John Mayall ile kayıtlar yapar, muhteviyatı kadar kapağında çizgi roman okuduğu pozuyla da anımsanan “Blues Breakers” albümünü kaydederler. Albüm çıktığında Clapton çoktan başka sulara yelken açmış, kendini Jack Bruce ve Ginger Baker'la Cream kıyılarında bulmuştur. İki caz kökenli müzisyen ve bir blues delisi olarak, rock'ın trio düzeninde nelere kadir olabileceğine dair müthiş şarkılar çıkarır Cream. Elektrikli gitarla kurulan her taze cümlenin rock kural kitabında bir maddeye dönüştüğü zamanlardır ve Clapton adı Londra metrosunda 'Clapton Tanrıdır' yazılarıyla boy gösterir. Ve böylece bahsettiğimiz 'her daim övgü' hali bu vesileyle en tepe noktasından başlamış olur.

Eric Clapton, 1961
Cream okyanusun her iki yakasında da çok başarılı olsa da, ömrü kısa sürer. Bir 'tanrı' olarak Clapton, tabii ki yerinde duracak değildir Steve Winwood'la Blind Faith adı altında kapağıyla hem dikkat çeken hem de sansüre uğrayan albümü kaydeder. Ardından daha az dikkat çekeceği Delaney & Bonnie ikilisinin turnesine katılır. Bir sonraki adım, kendi grubu olarak görebileceğimiz, ve gitarist (ve rakip – ki Clapton tatlı rekabetleri, birlikte çalmak, birlikte kayıtlar yapmak vb. Ile her daim lehine çevirir) Duane Allman'ın kısa ömrünün Allman Brothers dışındaki en güzel kayıtlarını içeren Derek and the Dominos albümü gelir. “Layla and Other Assorted Love Songs” bize Clapton'ın davulcu Jim Gordon'la yazdığı “Layla”yı hediye eder. Bu maceranın ardından da Eric Clapton adının kapakta tek başına yer aldığı solo albümler gelmeye başlar. Başlar ama zaten kariyerinin ilk 10 yılında en tepeye , istese de istemese de, yerleştirilmiş bir müzisyen için devamı inişler ve çıkışlar, hit'ler ve ıskalarla geçer. George Harrison – Pattie Boyd – Clapton aşk üçgeni, alkol ve uyuşturucu, saf blues'tan saparak yeni denemelere kalkışmalar, sahneden ayık olmayan kafayla edilen ırkçı kelamlar (görmezden gelinir – aileden biriymiş sahiplenmesiyle), oğlu Conor'un hazin ve beklenmedik ölümü… İnişlerin ve çıkışların hem sebebi hem sonucu tüm bu olan biten ve koskoca bir kariyer, koskoca bir kariyer.


Oyuna Devam

İki tip Eric Clapton albümü vardır derler. Birinci tip, Clapton'ın sıkı sıkı blues köklerine sarıldığı, geçmişi yadettiği, idol olarak gördüğü isimlerle ya çalıştığı ya da onların parçalarını yorumladığı. Ikinci tip ise kendi katı blues kurallarına tavizler verdirdiği, daha 'rahat' albümleri. Özellikle 2000'lerde çıkardıkları böyle işlerdi. Sonra iki tipin tam ortasında karar kıldı Clapton, bu ay çıkacak “I Still Do” da, o ortada bir yerde karar kıldıklarından. “Wonderful Tonight” ve “Cocaine” gibi Clapton külliyatının olmazsa olmazı iki parçayı ihtiva eden 1977 tarihli “Slowhand” albümünde çalıştığı, hemen ertesi yıl çıkan “Backless”ı da beraber kaydettikten sonra bir daha tekrar çalışmadığı rock tarihinin önemli bir parçası prodüktör Glyn Johns'la yıllar sonra tekrar bir aradalar. Albüme, bir heyecan kattığı, bir canlılık getirdiğini söylemek mümkün Johns'un. Üstelik Clapton bestesi ve cover dengesinin de hiç fena değil “I Still Do”da. Birer Bob Dylan, JJ Cale ve Robert Johnson parçası olması sürpriz olmasa da, Clapton bestesi sayısı yürek ferahlatıyor. En iyi, The Beatles'ın “Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band”inin efsane mertebesindeki kapağını yapmasıyla hatırlanan Peter Blake marifeti albüm kapağının da özellikle de “Old Sock”tan sonra ilaç gibi geldiğini, eklemeliyiz.


Yeni bir Eric Clapton albümüne ihtiyacımız var mı, kariyerin henüz ilk 5-6 yılında gitarın tanrısı olarak görülen bir müzisyenin 71 yaşında hala yeni şarkılar kaydetmeye ihtiyacı var mı bu sorular daha önce farklı zamanlarda farklı albümler ve müzisyenler için olduğu gibi Clapton için de sorulabilir. Bu soruları, öyle hemen akla gelmeyecekleri bir köşede beklemeye almanın daha iyi bir opsiyon olduğunu söylüyor “I Still Do”. Zira Clapton albümün adından da ima ettiği üzere hâlâ Clapton, hâlâ devam ediyor, hâlâ 'gene yapıyor'.


daha önce milliyet sanat dergisinde yayımlanmıştr.

Yorumlar