David Bowie gezegenimizden ayrıldı


David Bowie artık bu dünyada değil. Öldü demeye dilimiz varmıyor. Geldiği gezegene dönmenin sonunda bir yolunu buldu ve gezegenimizden ayrıldı. 69. yaşına basışında iki gün sonra, karaciğer kanseri yüzünden ayrıldı aramızdan. Arkasında müzik ve sinemayla tıka basa dolu, ne kadar anlatsak bir şeylerin mutlaka eksik kalacağı koskoca bir kariyer bıraktı.

Temmuz 1972. o günün en popüler şarkılarının arka arkaya çalındığı BBC'de yayınlanan Top Of The Pops progamını izlemek üzere televizyonlarının karşına geçmiş İngilizler daha önce benzerini görmedikleri bir sanatçıyla karşı karşıya kalır. Kimdir bu? İma ettiği gibi gerçekten uzaydan gelmiş olabilir mi? Saçlarına, kılık kıyafetine, hareketlerine, cinsiyet muammasına, hatta gözlerine bakarsanız evet, bu dünyadan olmama ihtimali yüksektir. Üstelik söylediği şarkı da 'Starman'dir. İsmine aşina olanlar daha önce aynı zatın sesini yine uzayla alakalı 'Space Oddity'de işittiklerini anımsar hemen. Bu işte bir iş vardır, ama nedir?

Markası değişim

David Robert Jones 8 Ocak 1947'de doğar. Güney Londra'nın Brixton mıntıkasında. Çoğu akranı gibi o da radyodan işittiği Amerika'dan gelen müziklerle büyür. Caz ve rock'n'roll dikkatini hemen çeker. Elvis Presley ile Little Richard, ya da cazın hâlâ hayattaki dev isimleri favorisi oluverir. 15 yaşında ilk saksafonuna kavuşur. İlk grubunu kurmaya çoktan karar vermiştir.


Ünlü yönetmen (ve bir zamanların cevval müzik yazarı) Cameron Crowe “Bowie'nin markası değişimdir” der. Haklıdır, piyasaya çıkan ilk 45'lik plağından itibaren Bowie aramakta ve değişmektedir. Başta İngiltere'de gençlerin kendini ait hissettiği mod kültürünün bir parçasıdır. Şık takımlar, hafif uzun saçlar. Davy Jones adıyla müzik yapar. Fakat The Monkees'in müthiş popüler olduğu günlerdir ve ne yazık ki The Monkees'te de bir Davy Jones vardır. Adını değiştirmeye karar verir. “Tom Jones'ta karar kılmıştım” der bir tv programında şakayla karışık. Ama Tom Jones adıyla da hızla ünlenmekte olan bir başka şarkıcı vardır. Son isim durağı David Bowie olur.

Uzayda ilk adım

“Ground control to Major Tom...” (yer kontrolden Binbaşı Tom'a) Bowie adının geniş kitlelerce öğrenildiği ilk şarkı bu sözlerle başlayarak sesini işittiğimiz “Space Oddity” olur. Popüler müzik tarihinin en bilinen şarkılarından biri haline gelecektir yıllarla beraber. Çıkışı da tam uzay, Ay'a ayak basmak ve bundan sonra ne olacağının çokça konuşulduğu günlere denk gelmiştir. Karşılığı derhal bulur şarkı. Davy Jones adıyla İngiliz usulü rock'n'roll yapan genç adam da değişmiş folk rock ile, psikedelik tınılarla haşır neşir daha hippi bir tip olmuştur. Ama yetmez, ne bu değişim ne de 'Space Oddity'nin başarısı.


Felsefeci Simon Critchley, bizde de yayımlanan Bowie kitabında onun bir vantrilok olduğunu söylüyor. Birçok farklı kimliği bünyesinde bulunduran bir sanatçı olmasına istinaden yakıştırıyor yeteneği ona Critchley. Bowie'ye dair fikir yürütürken, anlamaya çalışırken aklımızın bir köşesinde bulundurmak isteyeceğimiz cinsten bir teşhis. Zira 70'lerin teşrifiyle birlikte Bowie'nin kendini değişimde bularak kariyerini hiç kimseye benzemeyen şekilde sürdürmesi de bu bakış açısına müsait.

'Starman'le BBC aracılığıyla tüm İngiltere'yle tanıştırdığı Ziggy Stardust ses, görüntü ve kişilik verdiği ilk büyük karakteri. Devamını Aladdin Sane ile, Dünyaya Düşen Adam filmindeki haliyle, Thin White Duke olarak adlandırılan Berlin dönemiyle, Goblin Kral rolüyle akıllara kazındığı Labirent filmindeki kabarık sarı saçlı haliyle, Spaceboy diyebileceğimiz 90'larda elekronik müzik fazlasıyla içli dışlı olan günleriyle... Her adımı ve hamlesini, bizzat kendini de bir tual, bir sahne ya da bir fotoğraf karesi gibi görerek planlayarak geçirdiği yarım yüzyıl.


Farklı olmaktan korkmama cesareti

Bowie'nin farkı, farklı olmaktan korkmama cesareti vermesiydi. Farklı olmak dünyanın sonu değildi, en kötü ihtimalle bir uzaylı olarak görülebilirdiniz, ki bu da yine kendinden örnekle hiç de kötü şey değildi. Müziğini hep edebiyatla, sahne sanatlarıyla, sinemayla, modayla hatta pandomimle zenginleştirdi. Yarattığı karakter ve tutan formülle müzik yapmaya devam edebilirdi. Öyle de bir klasik olarak müzik tarihine geçerdi. Ama o sahnede son bir konserle çok tutan Ziggy Stardust karakterini öldürdü. Yerine başka bir kimliği koydu. Glam rock olarak adlandırılan 70'ler başındaki ışıltılı rock günlerinden bir manevrayla soul ve funk'ı dahil etti müziğine. Brian Eno ve Tony Visconti, iki büyük müzik insanından destek ve güç aldı. 70'lerin ikinci yarısını bir deri bir kemik zayıflığında ama müthiş 'cool' bir adam olarak Berlin'de kaydettiği albümlerde müziğe ve kendine dair keşiflerle geçirdi. Kendi adına yaptığı işler yanında Lou Reed'e, Iggy Pop'a yeteneğini amade etti. Müzik dünyasının dümeni hangi yöne kıracağını hep ilk o farketti. İnternetin müzikle nasıl bir ilişkisi olacağına ilk o uyandı. Dinleyicilerini de kendiyle birlikte geliştirdi, değiştirdi.

Veda hediyesi

Bu pazar aslında tam bu satırlar David Bowie'nin 69. yaş gününde piyasaya çıkan son albümü 'Blackstar'ı anlatan, öven ve sonu iyi ki Bowie bu müzik yapmaya devam ediyora çıkan cümleler okuyacaktınız. Her ölüm beklenmedik gelir, ama Bowie'ninki hastalığından da bihaber olduğumuz için gerçekten hiç beklenmedikti. Evet, 2004'ten bu yana turneye çıkmıyor, pek az görünüyordu. Sağlığında, kalbinden ötürü sıkıntı yaşamıştı. Ama 10 yıllık aradan sonra 2013'te 'The Next Day' albümüyle nefis bir geri dönüş yapmıştı. Kanser teşhisi konmuş, birkaç insan dışında sır gibi saklanmış bu bilgi. Ancak bu hafta öğrendik hastalığını. Geçtiğimiz seneyi kendi şarkıları ve Dünyaya Düşen Adam'ı temel alan bir müzikalin sahneye koyulmasyla haşır neşirdi. Bir yandan da son albümü 'Blackstar'ı kaydetmiş, doğum gününde çıkışına yetiştirmiş. İki de video klip hazırlamış albümden, her izlediğinizde farklı bir yerinden farklı anlamlar yükleyerek çıkacağınız 'Blackstar' ve görünmeyen yaralarından, cennette olduğundan, özgür olacağından bahseden 'Lazarus'. Ölüm haberini aldığımızda iyice emin olduk ki Bowie bizi bu sona hazırlıyormuş, son gösterisinin son perdesine.

Bowie artık bu dünyada değil. Her nereye gittiyse, artık orayı daha az sıkıcı bir yer kılacak.



Yorumlar

gürültü dedi ki…
Çok çok güzelbir yazı olmuş.

Sanki onların yerini alacak isimler artık gelmiyor.
egemen limoncuoğlu dedi ki…
maalesef... özellikle de bowie gibisi