Film kısa, yol uzun (ya da Laura Marling'in yeni albümüne hazırlık)
Bu ayın son haftasına girerken “Short Movie” adlı bir albümü size tavsiye edenler olursa şaşırmayın. Zira son yıllarda Mumford & Sons ve akranı isimlerle taze kana kavuşan folk müziğin en yetenekli kadınlarından biri, İngiliz şarkıcı ve şarkı yazarı Laura Marling’in gitar eksenli dünyasına seyahat etmek için kesilmiş biletimizin üzerinde bu kez Short Movie yazıyor.
Yedi yıl önce, üç aşağı beş yukarı tam bu zamanlar İngiltere’de müzik camiası gencecik bir kadın şarkıcı ve şarkı yazarının ilk albümünü dinliyor, beğeniyor ve konuşuyordu. Uncut dergisi, yeni milenyumda folk müziği yapmak için illa bir sakalınız olması gerekmiyor bakın demişti. Bu kadar genç birinden gelişiyle ne kadar dikkate şayan olduğunu yazmıştı The Guardian gazetesi. Okyanusun öte yakasından da lafa karışılmış, Pitchfork temkinli yaklaşmış ama güzel cümeleler kurmayı ihmal etmemişti. Onların derdi henüz 18’inde bir müzisyene böyle bir telaşla, böylesi övgüleri dizmekteki sakıncaydı. Spin dergisiyse Joni Mitchell’a benzetmiş, ama Nick Drake’le daha yakın bağları olduğunu düşünmüştü. Bahsedilen genç şarkıcı ve şarkı yazarı Laura Marling, her şarkısının eni boyu ince ince incelenen albümü Alas, I Cannot Swim(Eyvah, yüzemiyorum), irdelenen sözlerse yetişkinlerin dünyasına resmen adım atışını algılamaya, çözmeye çalışan, o esnada aşka dair kelamlar da etmekten geri durmayan bir genç kadınındı.
Babadan folk eğitimli
İngiltere’nin güney kıyılarına kraliçe incileri gibi dizilmiş ada illerinden Hampshire’ın denize en uzak yerleşim alanlarından Eversley’de, yarı kırsal yarı şehirleşmiş bir dünyaya doğdu Laura Beatrice Marling. 1 Şubat 1990’dı takvim yaprağında yazan. Yaşadıkları caddenin sonunda Jane Austen Diyarına gider yazılı bir tabela bulunacak kadar İngiliz bir ortamda büyür. İlk gitar derslerini babasından alır. Derslerin konusuysa Neil Young şarkılarıdır. Çalıp söylemeyi ilk öğrendiği şarkılarından biri, çocuk yaşına ne kadar uygun olduğu rahatlıkla tartışılabilecek The Needle and the Damage Done olur.
Kökleri İngiliz aristokrasisinin ünvanperver hiyerarşine dayanmaktadır Marling ailesinin. Afili payeler arasından babasına da bir sörlük düşmüştür. Baba Marling’in sahibi olduğu kayıt stüdyosu (ve Black Sabbath’tan The La’s’a konukları bulunan gözde bir yer) ile erken yaşta tabii tutulduğu folk ve şarkıcı/şarkı yazarı kurumunun en büyüklerine dair ‘ileri’ seviye eğitim Laura’nın 16-17’sinde ‘boyundan büyük’ şarkılar yazmasına zemini hazırlar.
Güvenenler haklı çıktı
Yıllar, Laura Marling’e ilk albümünü dinler dinlemez güvenenleri haklı çıkardı. BRIT Ödülleri gibi popüler müzik aleminin onay merciinden de, Mercury Mükafatı gibi saygın seçkiden de nasibini aldı. BRIT kazandı, Mercury Mükafatı’na üç kez aday olmakla kaldı. Gönlünü kaptırdığı, müzikal akranı Noah and the Whale grubu elebaşı Charlie Fink’le ayrıldıklarında Fink’e koskoca bir ‘ayrılık’ albümü yazdırdı: The First Days of Spring.
Albümlerini düzenli olarak kaydederken, keskin bir kararla İngiltere topraklarına veda edip Los Angeles’a taşınır. Meşhur Sunset Bulvarı’nın birkaç kilometre uzağına yerleşir. Kendini daha az açıklamak zorunda kaldığı için sevdiğini söyler Melekler Şehri’ni. 2013 albümü Once I Was an Eagle'ı orada yazar. Önceki albümlerinde olduğu gibi şarkılar yine kronolojik sırayla dizilir Once I Was an Eagle'ın bir saatlik süresinin başından sonuna. Bir zamanlar tek isteği şarkılarını söylemek, bir tur otobüsüne atlayıp şehirden şehire, sahne sahne dolaşmak olan Laura’dan, 18 yaşında yazdığı şarkılarıyla artık pek bir bağ kuramadığını söyleyen Laura’ya büyüdüğünün sesli kanıtıdır albüm. Roy Harper’ın, Jimmy Page’in akustik gitar marifetlerini anımsatacak çalımları, Fiona Apple gibi bize 90’lardan yadigar kadın şarkıcıların vokalini, Captain Beefheart’ın nevi şahsına münhasır blues’undan aldığı ilhamı güzelce yerleştirmiştir şarkılarına. Kolayca dinlenen ama ‘kolay’ olmayan şarkılardır Once I Was an Eagle'dakiler.
Bir ‘eve dönüş’ albümü
Bu ay Once I Was an Eagle'ın peşine takılacak yeni Laura Marling albümünden iki şarkı neyle karşılaşacağımıza dair gerekli ipuçlarını verdi biz yayına hazırlanırken. Biri albümle ismini de paylaşan, 60’lardan herhangi bir Andy Warhol etkinliğinde çalabilecek ‘Velvet Underground’luktaki “Short Movie” oldu. Diğeri de Laura’nın yalnız kalmayı bilmediği itirafıyla başlayan False Hope. İkisi de Laura’nın müziğiyle bir vakittir ilginenlere ‘yine yapmış yapacağını’ dedirtecek şarkılar. İlk kez dinleyeceklere de ‘başka nasıl şarkıları var acaba?’ merakına sevk ettirmesi pek kuvvetle muhtemel. Aynı zamanda bir ‘eve dönüş’ albümü Short Movie melekler şehrine kaçışın sona erip tekrar Ada’ya yerleşmeye karar vermiş Laura. Kayıtlar da bu yüzden hem Los Angeles’ta, hem de İngiltere’de yapılmış. İlk kez bir prodüktör gözetiminde girmemiş stüdyoya, bu kez her şey ondan sorulmuş tamamıyla.
Laura Marling, baştan beri yaş da yaş diyoruz ama hakikaten gençliğiyle iyi şarkıları kıyaslanıp övülen pek çok ‘genç’ten ayrı bir yerde duruyor. Ne yaptığının farkında, derin hikayeler anlatmıyor. Anı, durumu, ruhu, kalbi basit ama kendinize göre okumalar yapabileceğiniz şekillerde döküyor ortaya. Gitarı eşlikte değil, diğer başrolde kullanıyor. Görsel öğeler var işin içinde, ama dikte eden şeyler değil, size alan açan öğeler. Bu yüzden belki, Laura Marling’in şarkıları iyi geliyor, içe siniyor. Uzun, güzel bir yolu var, yazacağı şarkılarla dolu. Bir yerinden katılmak, yol arkadaşlığının tadını çıkarmak lehimize, bilginize.
Yorumlar