BBC Sound of 2015 şampiyonu Years & Years'ten Emre Türkmen anlatıyor...
Emre Türkmen 26 yaşında. İngiltere’de yaşıyor. Şu sıralar, BBC’nin de tesciliyle, İngiltere’nin en dikkat çekici grubu haline gelen Years & Years’te dostları Olly Alexander ve Mikey Goldsworthy ile birlikte elektronik pop müzik yapıyor.
Solist Olly bir aktör, en son God Help The Girl’ün başrolünde izlemiştik onu beyazperdede. Bas gitarist Mikey geçici işler yapmış, Emre ise mimar. Üçü de son bir yıl içinde her şeyi bir kenara bırakıp Years & Years’e odaklanmış. Karşılığını da 2015 itibariyle almaya başladılar. İlk albümlerinin kayıtları iki haftaya kadar bitecek, yaz başı da piyasada olacak. Emre’yi bir öğle yemeği dönüşü stüdyoya giderken yakaladık telefonda, sorular soruduk.
Mikey, Olly ve Emre |
Evet, kesinlikle. Geçen ay BBC’nin Sound of 2015’ini kazandık ve ondan sonra ortalık karıştı!
Buradan takip edebildiğimiz kadarıyla İngiltere’de bayağı etkili BBC’nin her yıl genç isimleri öne çıkardığı ‘Sound of’ listeleri.
İngiltere’de yeni müzik için şu aralar iki büyük şey var; bir BRIT Ödülleri, diğeri de BBC’nin Sound of’u. İkisine de aday olduk, ki ikisine de aday olduğumuzu bilmiyorduk. BBC’ninkini kazandığımızı öğrenince de şok olduk.
Umar ama beklemezsiniz
Daha önceki yıllarda kazanan isimlere bakınca (Adele, Jessie J, Mika, Sam Smith...) grubun Years & Years’in de yolu artık epey açık gibi duruyor.
BBC’nin ulaşabildiği insan sayısı çok geniş. Mesela annem aradı beni sonuçlar açıklandığında, BBC’nin internet sitesinde fotoğrafınızı gördüm diyerek. Öte yandan bir ödül kazandık ve olay bitti diye düşünürseniz sonunuz kötü de olabilir. Tabii ki büyük bir onur, böyle ödülleri kazanmayı umarsınız ama ‘beklemezsiniz’.
Biz kendi müziğimizi, kendi istediğimiz gibi yapmak, sahnemizi geliştirmek istiyoruz. Kazanmak değil de, kazanmamız sayesinde ulaşacağımız daha çok insan olması önemli. Kimmiş bunlar diyerek Youtube’u açıp bakacak, dinleyecek olanlar.
Youtube demişken sen hazır, ‘King’ isimli şarkınıza çekilen çok taze bir videonuz mevcut şu anda Youtube’da.
Videolarımızı hep kendimiz çektik, ilk iki videomuzun masrafını ben karşılamıştım mesela. Olly aktörlük yapardı, onun arkadaşları, kameramanlar falan yardım ederdi. Bu seferki videoyu da aynı felsefeyle çektik. Ama tabii Polydor şirketiyle yaptığımız bir sözleşme var. Biraz daha tanınıyoruz. Daha profesyonel insanlarla çalışabiliyoruz.
Geçen yılın en çok izlenen videolarından Sia’nın ‘Chandalier’indeki koreografiye de imza atan Ryan Heffington’la çalışmışsınız değil mi?
Evet, aynen. Elimize böyle bir fırsat geçince kaçırmadık. Videoyu Los Angeles’ta onunla çektik, çok keyifli, tatlı bir insan.
Mimarlık sigortam
Biraz senin İngiltere macerandan bahsedelim istersen, ne zaman yerleştin İngiltere’ye?
İngiltere maceram babam yüzünden başladı. Aslında ben Amsterdam doğumluyum. Küçükken bir süre Türkiye’de, bir süre de Kuveyt’te yaşadık. 10 yaşımdayken İngiltere’ye taşındık. Babam Turizm Bakanlığı’nda çalışıyordu. Ailem Türkiye’ye döndü ama ben kaldım burada. Mimarlık okudum. 8-9 ay öncesine kadar da bir mimarlık ofisinde çalışıyordum.
Çocukluğunda ‘büyünce olacağım’ dediğin meslek mimarlık mıydı?
Mimarlık güzel şey ama ben kendimi bildim bileli müzisyen olmak istiyordum.
O zaman mimarlık tamamen rafa mı kalktı?
O sigortam. Olly oyunculuğu bıraktı, ben mimarlığı. BBC’yi kazanana kadar babam hep “oğlum ne zaman mimarlığa döneceksin, bu böyle gitmez” gibisinden sorular sorardı. Sonuç açıklanınca bir düşündü, ‘vay’ dedi.
Bir Beatles kasedi
Her şey bir The Beatles kasediyle başlamış senin için, doğru mu?
Evet, Ankara’da oturuyorduk o zamanlar. Yaz tatiliydi. Annem bir The Beatles kasedi vermişti. ‘She Loves You’ şarkısını ilk dinlediğimde şaşırdım, işte dedim, yapmak istediğim şey bu! Hatta dinler dinlemez balkona çıkıp komşunun çocuğunu çağırmıştım. Heyecanla ona da dinletmiştim. Ama onun hiç ilgisini çekmemişti.
Devamı nasıl geldi?
The Beatles şarkılarını dinleye dinleye gitar çalmayı öğrendim. Sonra kendime dört kanallı bir kayıt cihazı ile bir mikrofon satın aldım. Şarkılar yazmaya başladım. Her sene yeni aletler alarak devam ettim.
Her The Beatles hayranına sorulan sorudur, biz de eksik kalmayalım: Sence hangisi, Lennon mı, McCartney mi?
İkisinin de yeri ayrı. Çocukken mesela George’u çok severdim. Bana sorarsanız biri olmadan diğeri olmaz. Ama illa bir cevap vermem gerekirse John Lennon derim. Ama derseniz ki en yetenekli Beatle hangisi, o zaman cevabım Paul McCartney olur.
Pop müzik hâlâ The Beatles’tan besleniyor mu peki sence?
Bana sorarsan ana akım liste müziği hayır, beslenmiyor. Ama bu işler döngüsel. İyi müzik dönüp, geri geliyor. Ama şu anda bence beslenmiyor ve bu çok kötü.
Fransa’daki saldırıdan sonra İngiltere’de yaşayan bir ‘yabancı’ olarak günlük hayatta herhangi bir farklılık hissediyor musun şu son iki hafta içinde?
Londra’da, metroda da saldırılar olmuştu hatırlarsan. O sıra annem hâlâ burada yaşıyordu, işe gidip gelirken o metro hattını kullanıyordu. Bir saat önce olsaydı patlama... Paris’te olanlar Londra’ya yansımadı ama her şeyi tekrar gündeme getirdi. Ne yazık ki insanlar, gerçekten ne yazık ki, böyle şeylere biraz alışmış durumdalar. Bir saatten sonra normalleşiyor belki. Unutuyorsunuz.
Yorumlar