Yüzünü dökme Lykke Li


Artık son düzlüğüne girdiğimiz 2014 yazının en hüzünlü, en iç burkucu ve de en güzel albümlerinden biri Lykke Li’den geldi. I Follow Rivers isimli şarkısı ve şarkının Triggerfinger yorumuyla gönül çelen İsveçli sanatçının bu yaz başı çıkan 3. albümü I Never Learn’ü bilmeyen, dinlemeyen kalmasın.

Gönül yaralarından, kırık kalbin sebebiyet vereceği ağrıdan, sızıdan gücünü alan şarkılar yazıyor, söylüyor Lykke Li (Like Li şeklinde okunuyor adı). Yaz başında çıkan üçüncü albümü I Never Learn, bu özelliğinin tabiri caizse ayyuka çıktığı 9 şarkıdan oluşuyor. Albüm hakkında konuşurken söylediği şeylerden ilki, ticari anlamda yapılabilecek en kötü şeyi, 9 adet içinizi lime lime edecek şarkıyı bir araya getirdiği. Kariyerinin en başarılı günlerinde yaşadığı hayalkırıklığı ilham perisi olmuş ‘I Never Learn’ için. Abartmıyor Lykke Li, evet. Ama bir müziksever için de hakikaten akıl kârı değil bu kadar hüzne bulanmak. Hele ki bir yaz günü. Hele ki etrafımızda insanın içini lime lime eden bunca şey olurken. Ama biz de az değiliz hani, içten içe böyle bir hüzne ortak olmaya can atıyoruz, içimizden bir şeyler koparan şarkıların yerini her daim ayrı tutuyoruz.

Seferi bir çocukluk geçiriyor Lykke Li. Fotoğraf sanatçısı annesi ve müzisyen babasıyla birlikte İsveç’te başlayan hayatı Fas, Nepal, Hindistan ve Portekiz’e uzanıyor. 11 okul değiştiriyor, televizyon ve oyuncakların uzağında yetişiyor. Ta ki bir gün Michael Jackson’ın ‘Black Or White’ klibiyle karşılaşana kadar. O gün dans edip şarkı söylemeye, bunu yapabileceğine inanıyor. Dans dersleri almaya başlıyor, ama dansı şarkı söyleme uğruna bırakıyor.

Bir yandan garsonluk yapıyor, manavda çalışıyor, hatta bakımevinde mesai harcıyor. Öte yandan da barlarda sahne alıyor. Bir bar taburesine oturup şarkılar söylüyor. Zaman zaman yuhlandığı (o yuhlayanlar I Follow The Rivers’ı dinlediklerinde ne düşünmüşlerdir kimbilir) bile oluyor. Vazgeçmiyor, şarkı söylemeyi bir çıkış, kurtuluş yolu olarak görüyor. Bunu yapmazsam ölürüm cinsi bir tutkuyla, inatla devam ediyor.
Şarkılarını kaydedip memleketi İsveç’te çeşitli prodüktörlere dinletiyor ama istediği olumlu cevapları alamıyor. Gözünü karartıp önce Londra’ya, sonra da Amerika’ya gidiyor.

Son yılların yeni sanatçılar için en önemli kendini tanıtma vesilesi SXSW festivaline katılıyor. 3 günde 9 kez sahneye çıkıyor. Bu ısrar karşılığını buluyor bir kontrat koparıyor. İlk albümünü kaydetmeden çeşitli turnelere dahil oluyor. Önce güneşin tepede olduğu saatlerde sahneye çıkan bir uvertür görevini üstleniyor. Zamanla terfi ediyor, en iyi sahne saatini kapıyor bileğinin hakkıyla.

Üçlemenin sonu

İlk albümü Youth Novels (gençlik romanları) ile başlayan, ikincisi Wounded Rhymes (yaralı kafiyeler) ile devam eden üçlemenin son halkası bu yaz başı piyasaya çıka I Never Learn (hiç öğrenmiyorum). Diğerlerine kıyasla çok yalın bir prodüksiyona sahip. 20’li yaşlarını geçiren bir kadının yaşadığı yoğun ve keskin deneyimleri müziğine aktardığı üçlemenin sonu.

Devamı nasıl gelir kestirmek güç, 28 yaşında olduğunu da hesaba katarsak muhtemelen bundan sonra 30’lu yaşlara dair şeylerden bahsedecek. Lykke’nin verdiği röportajlara bakılırsa bir dahaki sefere bu kadar ‘dipte’ şarkılar dinleme olasılığımız düşük görünüyor. ‘Hayat çok kısa’ düsturuyla hareket eden, az uyuyan kendini yaş aldıkça gençleşen biri olarak addeden bir sanatçı var çünkü karşımızda. Bir çiftlikte yaşamayı arzu ettiğini söylüyor, bir aile, çocuklar ve yığınla enstrümanı barındıran bir çiftlik. Daha az karmaşık bir hayat.
İçinde ona acı veren ne var ne yoksa dışarı attıktan, şarkılarıyla bir nevi detoksa girdikten sonra ferahlamış desek yeridir hani. Sonbaharda modaya da el atacak, ‘hayatımda gereksiz hiçbir şeye yer yok’ stilini bu defa giyim kuşama geçirecek.

I Follow Rivers, hem Lykke Li’nin söylediği orijinal versiyonu, hem de Belçikalı grup Triggerfinger’ın yorumuyla dış kaynaklı hafif müzikle alakadar neredeyse her kulakta yer etmişti. I Never Learn de içerdiği şarkılara kapısını açan her kırık kalpte yer edecek bir albüm. Aklınızda bulunsun, zira şu kalp denen meredin ne zaman kırılacağı hiç belli olmuyor.

Yorumlar